İBADET NEDİR?
وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ
Ben cinler ve insanları yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım. (51/Zâriyat, 56)
İnsanın yaratılış gayesi tevhid. Tevhid ise Allah’a (cc) kulluk ve O’nu ibadette birlemektir. Kişinin namaz, oruç, kurban gibi ibadetlerini yalnızca Allah’a (cc) yapması ve bir bütün olarak hayatı Allah’ın şeriatına göre düzenlemesi, yalnızca O’nun yasa ve kanunlarına boyun eğmesidir. (bk. 1/Fâtiha, 5)
Müminin varlık amacı tevhid olduğundan, değişmez ve ilk sırada yer alan “Ana gündemi” de her zaman tevhiddir. (Ayrıca bk. 38/Sâd, 27)
‘Eğer Allah’ın seni, yalnızca kendisine ibadet etmen için yarattığını öğrendiysen bil ki; Namaz, abdest ile beraber namaz olarak isimlendirildiği gibi, ibadet de ancak tevhid ile beraber ibadet diye isimlendirilir. Abdest, onu bozan unsurlardan bir tanesi ile bozulduğu gibi, tevhid de şirk ile bozulur.’
Lugatta; İbadet kelimesi Arapçada ‘a-be-de’ kökünden türemiştir. İfade ettiği mana ‘tezellül’dür. Araplar, üzerine basılan yola a-be-de kelimesini kullanarak ‘Tarikun muabbed’ (ezilmiş yol) derler.
Şeyhu’l İslam İbni Teymiyye rahimehullah ibadetin istilahî manasını ise şöyle tanımlıyor: ‘Allah’ın sevip razı olduğu zahiri ve batini sözler ve ameller bütünüdür.’
İbadetin, ibadet diye isimlendirilebilmesi için kendisinde bir takım şartları bulundurması gerekir. Bu şartlar yerine gelmediğinde bir şey zahiren ibadet gibi görünse de ona ibadet denmez. Her ibadetin kabul edilebilmesi için bazı özel şartları olmakla birlikte bir de temel bir şart vardır. Bu şart yerine gelmediğinde velev kişi o ibadetin özel şartlarını yerine getirse de kişiye fayda vermez. Peki, her ibadette bulunması gereken temel şart nedir?
Hangi ibadet olursa olsun fark etmez kabul edilebilmesi için gerekli olan temel şart ‘tevhid’dir. Tevhid yerine getirilmeden, şirkten sakınılmadan yapılan hiçbir ibadet Allah subhanehu ve teâlâ tarafından kabul edilmez.
Konunun daha iyi anlaşılması için Şeyh’in verdiği örneği verelim; Abdest namazın kabul olması için gerekli olan özel bir şarttır. Abdestsiz namaz kılanın namazı kabul edilmez. Abdestsiz namaz kabul olmadığı gibi tevhidsiz de hiçbir ibadet kabul edilmez. Çünkü tevhid her ibadetin temel şartıdır.
Abdestsiz namazın olmayacağı herkes tarafından bilinir. Şeyh de herkesin bildiği bir örnek üzerinden konuyu anlatarak, net bir şekilde anlaşılmasını sağladı. Buradan kendimize şöyle bir ders çıkarabiliriz;
Davetçiler, dini anlatırken, karşıdakilerin anlayacağı şekilde anlatmalıdırlar. Bunun da en güzel yolu bilinen şeyler üzerinden misal vererek konuyu anlatmaktır. Allah ve Rasûlü de iyi anlaşılmasını istediği konuları bilinen şeyler üzerinden misal vererek anlatmışlardır. Örneğin; İslam emr-i bi’l Maruf’a ciddi anlamda önem vermiştir. Allah Rasûlü bunun iyice anlaşılması için şöyle bir misal veriyor:
“Allah’ın emir ve yasaklarını muhafaza eden ile Allah’ın emir ve yasaklarına kayıtsız kalan kişilerin örneği: ‘Bir gemiyi aralarında kura çekerek paylaşan, bazıları üst kata, diğerleri de alt kata yerleşen bir topluluk gibidir. Geminin alt katına yerleşen kişiler su ihtiyaçlarını gidermek için üst kata çıkıyorlardı. Dolayısıyla üst kattakiler rahatsız olup, üst kata çıkmalarına izin vermiyorlardı. Bundan dolayı alt kattakiler biz de gemiyi delip su ihtiyacımızı oradan gidereceğiz dediler. Eğer üst kattakiler buna engel olsalar hepsi birlikte kurtulurlar. Eğer onlara engel olmasalar ve bize ne deseler hepsi birlikte denize gömülürler.’ ” (Tirmizi)
Bu misalle emr-i bi’l Maruf’un önemi net bir şekilde anlaşılmış oldu.
Tevhidi yerine getirmeden, şirkten sakınmadan ibadetlerin geçerli olmayacağının delili nedir?
Kur’an ve Sünnet’ten bunun birçok delili vardır. Bunlardan bazıları şunlardır:
1. Bütün Peygamberler kavimlerine ilk geldiklerinde içki, zina, kumar, tartıda hile gibi birçok haram olmasına rağmen davetlerine buradan başlamadılar. Bilakis ilk olarak tevhidi anlatıp ona davet ettiler. Çünkü tevhid olmadan insanlar bunlardan uzaklaşsalar da kendilerine fayda vermez.
Allah subhanehu ve teâlâ tüm Peygamberlerin ilk davetini anlatırken şöyle buyuruyor:
“And olsun ki Nuh’u elçi olarak kavmine gönderdik. Dedi ki: ‘Ey kavmim! Allah’a ibadet edin sizin için ondan başka ilah yoktur.’ ” (7/Araf, 59)
“Ad kavmine de kardeşleri Hud’u (gönderdik.) O, dedi ki: ‘Ey kavmim! Allah’a ibadet edin sizin için ondan başka ilah yoktur.’ ” (7/Araf, 65)
Peygamberler kavimlerine, “Allah’a ibadet edin sizin için ondan başka ilah yoktur” dedikten sonra ‘yalan söylemeyin, içki içmeyin, livatadan sakının, tartıda hile yapmayın’ vb. şeyler söylüyorlardı.
2. Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyuruyor:
“Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara iyi davranın.” (4/Nisa, 36)
Başka bir ayette:
“Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti.” (17/İsra, 23)
Ayetlere dikkat edilirse Allah subhanehu ve teâlâ ilk önce kendisini ibadette birleyip kendisine şirk koşmamayı emrediyor. Bundan sonra diğer iyilikleri ve güzellikleri sıralıyor. Demek ki her şeyden önce Allah’ın ibadette birlenmesi gerekir. Aksi takdirde diğerleri fayda vermez.
3. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Muaz’ı radıyallahu anh Yemen’e gönderdiğinde ona şöyle diyor:
“Şüphesiz sen ehli kitap olan bir topluluğa gidiyorsun. Onları Allah’tan başka ilah olmadığına benim de Allah’ın Rasûlü olduğuma şehadet etmeye çağır. Eğer onlar bunu kabul ederlerse Allah’ın, gece ve gündüz beş vakit namazı kendilerine farz kıldığını bildir. Eğer bunu kabul ederlerse Allah’ın mallarından alınıp fakirlere verilmek üzere zekâtı farz kıldığını kendilerine bildir.” (Müslim)
Hadiste Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Muaz’a ‘ilk olarak git onlara namazı, zekâtı anlat’ demiyor. Bilakis önce onlara tevhidi anlatmasını, bunu kabul ettikten sonra namazı, zekâtı anlatmasını söylüyor. Çünkü tevhid olmadan namaz kılmak, zekât vermek kişiye fayda vermez.
Tevhidin her ibadetin temel şartı olduğunu öğrendik. Peki, şirk koşulduğunda bütün ibadetlerin boşa gideceğinin delili nedir? Allah subhanehu ve teâlâ bu kadar merhametli olmasına rağmen bir şirkten dolayı bütün ibadetleri zayi eder mi?
Allah subhanehu ve teâlâ Peygamber’e sallallahu aleyhi ve sellem hitaben şöyle diyor:
“(Rasûlüm) Şüphesiz sana da senden öncekilerine de şöyle vahyolunmuştur ki: ‘Andolsun Allah’a şirk koşarsan, bütün amellerin boşa gider ve hüsrana uğrayanlardan olursun.’ ” (39/Zümer, 65)
Allah subhanehu ve teâlâ, bu ayette yemin üstüne yemin ederek ve tekid edatları kullanarak tüm Peygamberlere ortak vahyettiği şeyi Peygambere de sallallahu aleyhi ve sellem vahyederek şöyle diyor:
“Allah’a şirk koşarsan, bütün amellerin boşa gider ve hüsrana uğrayanlardan olursun.”
Bir kişinin amelleri, Peygamber’in sallallahu aleyhi ve sellem amelleri kadar çok olsa bile şirk koşarsa hepsi boşa gider. Bunun bütün Peygamberlere vahyedilmesi bize şunu gösterir; bu mesele dinde bilinmesi gereken zaruri meselelerdendir. Bu meselede cehalet, tevil mazeret değildir.
Allah bu ayette amellerin hepsinin boşa gideceğini “Habata” kelimesini kullanarak ifade etmiştir.
Bu kelime Arap dilinde çok yediğinden dolayı midesi patlayan hayvan için kullanılır. Hayvanın midesi patladığında ölür ve yedikleri boşa gider. Araplar boşa giden bu yiyecekler için “Habata” kelimesini kullanırlar. İnsan da amel yapsa, yapsa sonra sadece bir tane şirk koşarsa o amellerinin hepsi boşa gider ve kendisine hiçbir fayda vermez.
Allah subhanehu ve teâlâ kişinin hüsrana uğrayacağını ise “Hasira” kelimesini kullanarak ifade etmiştir. Bu kelime ticaret için kullanılır. Tüccarın yüzde yüz zarar ettiği ve artık o zararını telafi edemeyeceği yerlerde bu kelime kullanılır. Şirk koşana da Allah subhanehu ve teâlâ bu kelimeyi kullanıyor. Yani şirk koşan kişi de yaptığı amellerde yüzde yüz zarar etmiştir. Amellerinin hepsi boşa gitmiştir. Tevbe etmediği müddetçe bunun telafisi yoktur.
‘Şirkin, ibadete karıştığında onu fesada uğrattığını, amelleri boşa çıkardığını ve sahibini ebedi ateşte bıraktığını öğrendikten sonra bilmelisin ki senin üzerine öğrenmen gereken en önemli şey şirktir. Bunu öğrendikten sonra umulur ki Allah seni şirk ağından kurtarır. Allah subhanehu ve teâlâ şirk hakkında şöyle diyor:
“Allah kendisine şirk koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışındakilerini dilediği kimse için bağışlar.” (4/Nisa, 48)’
Bu da ancak Allah’ın kitabında zikrettiği dört kaideyi öğrenmek ile olur.